İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, Haliç Kongre Merkez’inde ‘Özgür İstanbul’ ve ‘Yaratıcı İstanbul için tam yol ileri’ projelerinin tanıtım toplantısına katıldı.
Toplantıya, CHP Genel Başkan Yardımcısı Volkan Demir, CHP milletvekilleri Fethi Açıkel, Yüksel Mansur Kılınç, Ali Gökçek, Zeynel Emre, Engin Altay, Avcılar Belediye Başkanı Turan Hançerli, CHP Beyoğlu Belediye Başkan adayı İnan Güney ile Prof. Dr. Celal Şengör ve Prof. Dr. Naci Görür katıldı. ‘Yaratıcı İstanbul’ sunumunda; Haliç, Maçka, Kadıköy’ün kültür bölgeleri olacağını söyleyen İmamoğlu, Yeni Kültür Yaşam Merkezleri, Kültür ve Sanat Merkezleri, Festivaller, Sergiler ile vatandaşların kültürel etkinliklere katılımının arttırılacağını vurguladı.
Yeni dönemde 100 bin çocuğa sanat eğitimi verileceğini, 2 yıllık sanat eğitimleriyle kendine güvenen, hayal gücü gelişmiş çocuklar yetiştirileceğini söyleyen İmamoğlu, konservatuar öğrencilerine yılda bin olmak üzere 5 yılda 5 bin öğrenciye 15 bin lira burs verileceğini açıkladı. ‘Yaratıcı İstanbul için tam yol ileri’ başlığı ile sunumuna devam eden İmamoğlu, Demokratik Yerel Yönetim Reformu ile Sivil toplum ve meslek odaları ile iş birliği yapılacağının altını çizdi. B40 Balkan Şehirleri ağı ve Mega Şehirler Zirvesi’ne ek olarak Uluslararası Kent Ağları ve Kent Liderliği konusunda yeni uluslararası ağların oluşmasında kurucu ve lider pozisyonun güçlendirilmeye devam edileceğini söyleyen Ekrem İmamoğlu, doğal afetler ve ekolojik krizlerde birliğin sağlanması için Marmara Bölgesel Koordinasyon Merkezinin kurulacağını aktardı. İlçe Kent Konseyleri Koordinasyon Masası, Komşu İlçeler Çözüm Masalarının kurulacağını ve Benim Mahallem Benim Muhtarım Projesiyle yerelde sorunların özgürce çözüleceğini söyledi.
“AYRIMCILIK VE KUTUPLAŞMADAN BESLENEN YÖNETİMLERDE ŞEFFAFLIK OLMAZ”
Yerel yönetimde sadece ülkemizde değil, dünyaya örnek bir demokrasi modelinin ortaya konduğunun altını çizen Ekrem İmamoğlu, “Bildiğiniz gibi ekonomik sıkıntıları konuşurken bundan rahatsızlık duyan kişiler var. Ekonomide bir sorun yokmuş gibi enflasyon yüksek değil, emekliler enflasyon karşısında ezilmemiş ya da asgari ücret açlık sınırının altında kalmamış gibi davranalım istiyorlar. Böylesi bir durum zaten mümkün değil. Çünkü ortada hepimizin bildiği ağır bir ekonomik kriz yaşıyoruz. Üstelik yaşamakta olduğumuz demokrasi krizi nedeniyle her zamankinden daha da yoğun hissedilen bir kriz şu an hepimizin maruz kaldığı. Tabii bir yandan ‘Ne verirsek verelim eriyor’ diyerek aslında kendisiyle de tezat duruma düşen bir yönetim süreci var, bir hükümet süreci var. Ne verirseniz eririz çünkü dünyanın ne yazık ki en kötü ekonomi politikalarıyla yönetilen bir dönemin içerisindeyiz milletçe. Baskıcı, yasakçı, kendinden olmayanı ötekileştiren, ayrımcılık ve kutuplaşmadan beslenen yönetimlerde şeffaflık olmaz, liyakat olmaz. Kültürel çeşitlilik ve zenginliğe karşı hoşgörü olmaz. Ne olur biliyor musunuz? Kayırmacılık olur, tek tipçilik olur, ‘Her şeyi ben bilirim’ olur, ‘Ben yaptım, olduö olur. Böyle bir ortamda yaratıcılık gelişemez, üretim ve verimlilik mümkün olmaz. Maalesef ülkemizin; çok kıymetli akademisyenlerini, sanatçılarını, gençlerini bu kutuplaştırıcı anlayış ve onun antidemokratik uygulamaları nedeniyle kaybettiği bir dönem yaşıyoruz” ifadelerini kullandı.
“HER KESİMİN KENTİN OLANAKLARINDAN EŞİT YARARLANMASI İÇİN ÇOK ÇALIŞTIK”
Halkın yönetime katılımını sağlamak için İstanbul Planlama Ajansı’nın kurulduğunun altını çizen İmamoğlu, “İçerisinde kurduğumuz İstanbul İstatistik Ofisi ile İstanbul’un verilerini paylaştık. Veri dediysek, öyle birilerinin işine geldiği gibi organize edilmiş veri değil, tamamen bağımsız, doğru ve güvenilir veri. Vizyon 2050 Ofisi’yle İstanbul’un geleceğinin rotasını belirlemek için binlerce çalıştay, toplantı, anket gibi uygulamalarla ortak aklı harekete geçirerek, her adımımızı planlı, programlı, şeffaf ve katılımcı süreçlerle devam ettirdik. İstanbul’a ilişkin hangi konu varsa, paydaşlarıyla masaya yatırdık, birlikte karar verdik. Sadece karar alma süreçlerine değil, kentin gündelik yaşamına her kesimi aktif bir biçimde dahil etmek için çaba sarf ettik. Başta dezavantajlı gruplar olmak üzere, her kesimin kentin olanaklarından eşit yararlanması için çok çalıştık. Herkesi kent yaşamına katılmaya, kenti sahiplenmeye ve İstanbul muhafızı olmaya davet ettik” dedi.
“BASKIYLA, YASAKLA, SANSÜRLE HİÇBİR ALANDA BİR YERE VARILAMAZ”
İmamoğlu, “Kent Lokantalarıyla dalga geçen, küçümseyen, toplumdan kopmuş bir akıl, bizim çalıştaylarımızla, ortak aklı harekete geçirdiğimiz toplantılarımızla da alay etti. Demokrasiyi özümsememiş, kentin paydaşlarıyla muhabbeti kesmiş, üniversitesini, sivil toplumunu, özel sektörünü yok saymış bir anlayışın, ortak aklı küçümsemesi de çok normal. Ama öğrenecekler, hiç merak etmeyin. Demokrasiye ve özgürlüğe en çok ihtiyaç duyan alanların başında yaratıcı sektörler, kültür ve sanat alanı geliyor. Diğer alanlarda olduğu gibi, kentte yaşayan herkesin kültür ve sanata da eşit erişimini sağlamak, üretimin bir parçası haline getirmek ve demokratik, özgür bir kültür sanat yönetimini sağlamak zorundayız. Tek tip bir kültür politikasını dayatarak, baskıyla, yasakla, sansürle hiçbir yerde olmadığı gibi bu alanda da bir yere varılamaz” İfadelerini kullandı.